-
1 zorunda
zorunda: -mek zorunda olmak müssen; gezwungen sein zu (+ inf) -
2 şık
1. 1) chick, schick, elegantiki \şıktan birini seçmek zorunda olmak vor die Alternative gestellt sein -
3 zor
1. adj schwer, schwierig, anstrengend2. subst Schwierigkeit f, Anstrengung f; Zwang m, Notwendigkeit f; Gewalt f; fam Leiden n;zor kullanmak Gewalt anwenden;zor oyunu bozar das ist eben höhere Gewalt;zora binmek zur Gewalt greifen;zora gelememek keinen Druck ertragen können;-den zoru olmak leiden an D;-in aklından zoru olmak fam nicht richtig ticken;zorun ne? was hast du?, was fehlt dir?;3. adv (nur) mit Mühe; erst (heute); int (wohl) kaum! (wirst du es schaffen);zoru zoruna mit Mühe und Not
См. также в других словарях:
zorunda kalmak (veya olmak) — kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak Kitabını basacak yayınevi bulamamış, onu kendi parasıyla bastırmak zorunda kalmıştır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
işi olmak — 1) yapacak bir şeyi bulunmak 2) işi istediği gibi bitirmek 3) uğraşma zorunda olmak Üstelik sen de buraya girmeye kalkışırsan işimiz var … Çağatay Osmanlı Sözlük
karakolluk olmak — kavga sonucu karakola gitmek zorunda kalmak Sonra karakolluk olmaz mıyız? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
mecbur kalmak (veya olmak) — herhangi bir şeyi yapmak zorunda bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
namerde muhtaç olmak — güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
buyruğu altına girmek — bir kimse başka bir kimsenin isteklerini ister istemez yerine getirmek zorunda olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uşaklık etmek — 1) (birine) bir kimseye hizmet veya kulluk etmek 2) (birine) kendi çıkarı için yasal veya ahlaki olmasa bile başkasının her dediğini yapmak zorunda olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört duvar arasında kalmak — evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurban — is., din b., Ar. ḳurbān 1) Dinin buyruğunu veya bir adağı yerine getirmek için kesilen hayvan Yarım okka et, onun elinde bir kurban kadar bereketli. Y. Z. Ortaç 2) ünl., hlk. İçtenliği belirten bir seslenme sözü Kurban! Nerede kaldın? 3) mec. Bir … Çağatay Osmanlı Sözlük
ders — is., Ar. ders 1) Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu. S. F. Abasıyanık 2) Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre Dersin bitmesine beş dakika var. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük